Üç maymunun dördüncüsü olmak...

“Çıt çıkarma! Nefes bile alma! Evine girdiğiniz Irak gazisinin gözleri görmüyor ama müthiş bir avcıdır!”
2016 yapımı Don't Breath/Nefesini Tut adlı filmin öyküsü, bu temel üstünde yükseliyordu: Ölmek istemiyorsanız, sesinizi çıkarmayın...
İki yıl sonra, aynı düşünceye dayalı A Quiet Place/Sessiz Bir Yer (2018) geldi. Ses çıkarmak yine ölüme yol açıyordu, ama bu sefer katil insan değil, dünyayı istila eden uzaylılardı. Bu filmin, Nefesini Tut'a göre çok daha gerici bir yan söylemi vardı: Korkunç uzaylıları ailenin üstüne çeken hep kadınlardı.
Aynı yıl bir başka duyu organına, gözlere yönelik bir 'uyarı filmi' daha yapıldı. Bird Box adlı bu filmde dünya bilinmez bir dehşet tarafından istila ediliyordu. O dehşetli şeyi görenler deliriyor, hemen o an silah olarak kullanabilecekleri bir şeyler bulup kendilerini öldürüyorlardı. Ölmek istemiyorsanız, görmemeniz gerekiyordu. Anne ve iki çocuk, gözleri sürekli bağlı olarak güvenli bir yaşam alanına ulaşmak için çok korkunç bir yolculuk yapmak zorunda kalıyordu.
Bu filmler öyle yüksek bir gişe geliri elde etti ki, her üçünün de devam filmleri yapıldı. Nefesini Tut 2 (2021), Sessiz Bir Yer 2 (2020), Sessiz Bir Yer: Birinci Gün (2024), Bird Box: Barcelona (2023)
Sadece bunlarla sınırlı değil elbette, son 10 yılda yapılmış iyisiyle kötüsüyle birçok film, duyu organlarımızı korku nesnelerine çevirdi: Mutasyon geçirerek sese duyarlı canavarlara dönüşen yarasaların dünyayı istila ettiği The Silence (Sessizlik, 2019), tat alma duyusunun dehşetini tattıran Raw (2016) ve Fresh (2022), gözlerinizi kırparsanız korkunç hortlakların karanlık alemlerden dünyamıza geçtiği Never Blink (Asla Gözünü Kırpma, 2025). Hatta, abuk sabuk konuşmaları duyunca bulaşan tuhaf bir delilik halinin anlatıldığı, ne yazık ki başarılı olamayan Netflix Türkiye yapımı distopik dizi Sıcak Kafa'yı da (2022) bu listeye eklemek mümkün.
Gerçi, 2002'de dokunmanın ne kadar korkunç olabileceğini gösteren May, 2008'de sözcüklerle bulaşan bir zombi virüsünün anlatıldığı Pontypool, 2013'te beş ayrı öyküyle duyuların ne kadar tehlikeli şeyler olduğunu anlatan Chilling Visions: 5 Senses of Fear (Ürpertici Görüntüler: 5 Korku Duyusu) gibi filmler yapılmıştı. Ama bunlar, öncelikle 'henüz zamanı gelmediği için' olsa gerek, yukarıda adı geçen 'Görmüyorum! Duymuyorum! Konuşmuyorum!' filmleri kadar ilgi çekmedi.
∗∗∗
Bunlar ve adını sayamadığım başka pek çok filmin tamamına yakını Hollywood yapımı. Yani bu 'üç maymun öyküleri'nin hem Trump'ın ilk ve ikinci başkanlık dönemiyle, hem de genel olarak dünyadaki totaliter gidişatla ilişkisi var.
Bu anlatılarda kendini ifade etmekten, tepkini dile getirmekten gönüllü olarak vazgeçmek, 'post-truth' ('hakikat sonrası' ya da bazılarının deyişiyle 'gerçeklik-ötesi') dönemde hayatta kalabilmenin önkoşulu olarak sunuluyor.
Hollywood'un bir Oscar yüzü var; oyuncu ve yönetmenlerin dünyada yaşananlara hümanist ve ilerici tepkiler gösterdiği, bazen sahnede Trump'a küfürler savurduğu, ırkçılık ve faşizm karşıtı, demokrat, hatta bazı durumlarda solcu denebilecek bir Hollywood vitrini bu. Bu yönetmen ve oyunculara soracak olsanız, büyük olasılıkla kitlelerin üç maymunculuk oynamasını istemeyecek, sokağa çıkıp tepkilerini göstermeleri gerektiğini söyleyeceklerdir. Hatta, bir Oscar töreni izlerken ABD'de seçimleri Bernie Sanders'ın kazanacağını bile düşünebilirsiniz. Ama ne yazık ki içinde bulundukları üretim sistemi doğrudan kapital için çalışıyor. Üstelik bunu yüz yıla yakın zamandır, açıkça FBI, CIA ve Pentagon güdümünde yapıyor.*
Kitle kültürü ürünleri, onları üreten emekçilerin ideolojisinden bağımsız olarak, üretildikleri sistemin ideolojik kodlarını dayatır. Kültür endüstrisinin en üretken makinesi olan Hollywood bunun en iyi örneğidir.
İlk bakışta komplo teorisi gibi gelebilir, ama şunu düşünün: Kapitalist Rockefeller ve basın tröstü Hearst'ün, görsel sanatların yüzünü somut insan hikâyelerine odaklanan gerçekçi sanat yapıtlarından 'öyküsü olmayan soyut sanat akımları'na çevirme operasyonuna başlamalarının üstünden henüz yüz yıl bile geçmeden, duvara bantlanmış bir muz 6.2 milyon dolara satıldı.
Bunu, tüm duyularınızı da işin içine katarak, bir düşünün lütfen...
*Hollywood'la Pentagon'un mide bulandıran işbirliklerine dair, David L. Robb'un kitabına başvurulabilir: Hollywood Operasyonları, Çev: Sinan Okan, Güncel Yay., İstanbul, 2005
BirGün