Yeniden doğan mekân: Zeyrek Çinili Hamam

Yazgülü ALDOĞAN
İstanbul’un en eski semtlerinden biri; UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Fatih Zeyrek’teki bir hamam ve müzesini anlatacağım. Çoğumuz Unkapanı’ndan Aksaray’a giden Atatürk Bulvarı’ndan sık sık geçtiği hâlde hemen üzerindeki bu mücevherden habersiz. Sadece hamam ve müzeden değil, onun hemen yanındaki 2’nci Ayasofya olarak da bilinen 12’nci yüzyıldan kalma Pantokrator Manastırı’nın fetih sonrası dönüştürüldüğü Molla Zeyrek Camii’nden de benim bile haberim yoktu. Yapılacak iş, Unkapanı otobüs durağının arkasındaki merdivenlerden çıkıp oralarda dolaşmak. Çünkü burası Bizans döneminde de kentin en önemli merkezlerinden biri ve hâlâ yaşayan kalıntıları görmek mümkün. Fetihten sonra da kentin merkezi olmaya devam etmiş, günümüzde ise Siirt, Van, Diyarbakır civarından gelen sakinlerinin yerleştiği bir alışveriş mekânı aynı zamanda. Bolca yerel ürünün yanında kasapları da meşhur!
ÇİNİLİ HAMAMBizim konumuz 1530-40 yılları arasında Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan ve Mimar Sinan’ın tasarladığı en eski hamamlardan, Çinili Hamam. Onu ilk kez The Marmara Grubu’nun büyük emekle yaptırdığı uzun restorasyon süreci sonunda hamam olarak kullanılmasından önce geçtiğimiz bienalde sergi mekânı olarak kullanıldığında gezme şansımız olmuştu. ‘Kalıntıların Şifası’ sergisinde çeşitli sanatçıların çok ilginç eserlerini, ses ve görüntü olarak göbek taşına uzanıp dinlemiş, izlemiştik. Şimdi artık hamam olarak işletildiği için sadece müze kısmını gezmek mümkün. Ki burası bin 500 yıllık hamam kültürünün tanıtılması için sonradan hamama eklenen bir bölümde, bağışlanan hamam objelerinin de sergilenmesiyle gerçek bir müzeye dönüşmüş. Ama asıl ilginç olan, restorasyon sırasında bulunan dehlizler, hamama su getiren kırk çeşme suyolu, dehlizlerdeki duvara kazılı desenler, buradan çıkartılmış çeşitli taş levhalar, küpler sizi tarihte esrarlı bir yolculuğa götürüyor.
ÇİNİLER SATILMIŞ!“Çinili Hamam ismi nereden geldi?” derseniz, hamamın duvarları İznik çinileriyle süslüymüş. Ama bunlar ne yazık ki kırılmış, kalanlar da Parisli bir tüccara satılmış ve dünyanın çeşitli müzeleri ve koleksiyonerlerinde duruyor şimdi! Geride kalan parçalardan orijinal modelleri çıkartılarak yeniden yaptırılan çiniler, tekrar hamamın duvarlarını süslüyor! Orijinal çinilerin üç bine yakın kırıkları ise müzede sergileniyor. Neyin kıymetini bilmişiz ki o zamanlar?
SERGİLERMüzenin bir bölümü de misafir sanatçı programında davet edilen ve İstanbul’da kalarak sergi hazırlayan sanatçıların dönem sergilerine ayrılmış. Bir süredir Senegal doğumlu İngiliz sanatçı Anousha Payne’nin mekâna özgü işlerden oluşan sergisi ‘Murmurations’, Anlam de Coster’in küratörlüğünde sergileniyor. Acele edin, 15 Ağustos’a kadar görmek mümkün. Sanatçının eserleri nalınlardan, hamamda yıkanan kadınlardan da esinlenmiş. Sergiden kullanılan malzemelerdeki pirinç ise hamam taslarını hatırlatıyor. Işık oyunlarıyla gölgeler ise hamamın büyüleyici atmosferinde hayal dünyasına dönüşüyor. Anousha, kimilerini çizmiş, kimilerini yapmış, kimine müzik katmış, kimine nefes; duvarlara çizilen resimler de var ve mekânla bütünleşiyor.
Gerçeğe dönersek, dehlizlerdeki duvarlarda aynalara yansıtılan yüzyıllar ötesinden kalmış gemi kazıntıları hayli düşündürücü. Burada gemiciler mi yıkanıyordu yoksa zorla mı tutuluyordu, insanda merak uyandırıyor.
HAMAMDA YIKANMAKHamam taşını, fil damından aşağıya süzülen ışık hüzmelerini görmek, suyun şırıltısını dinleyerek iki tas dökünmek ve yıkanmak istiyorsanız, o da mümkün. Hatta gelin hamamı yapmanın da ayrı bir keyfi olabilir. Tabii pamuk eller cebe! Her keyfin bir bedeli var, bu güzelliğin ayağa kaldırılmış olmasının da bir maliyeti. Yapanların eline sağlık.
BirGün