Aziz Anne ve Çağdaş Savaşlar Üzerine Düşünceler

Tarihsel hafızadan bahsettiğimizde, genellikle onu salt bir retorik uygulaması olarak görme eğilimindeyiz. Fakat bugün, Sant'Anna di Stazzema katliamını anarken kendimize şu soruyu sormamız çok önemli: Tarihten gerçekten ne öğrendik? Kabul edelim: 12 Ağustos 1944 trajedisinin yankıları, Gazze'den tüm insanlığa kadar günümüz çatışmalarında rahatsız edici bir şekilde yankılanıyor.
Geçmişin tekerrür ettiği bir dönemde, bugün karşı karşıya olduğumuz zorlukların gerçekten farkında mıyız?
Bir vahşetin anısı12 Ağustos 1944'te, Sant'Anna'da beş yüzden fazla insan vahşice katledildi; bu, bir dönemi tanımlayan bir şiddet eylemiydi. İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella'nın da vurguladığı gibi, o gün dehşet verici bir çileye, savaşın dehşetinin bir sembolüne işaret ediyordu. Ancak anma söylemi çoğu zaman rahatsız edici bir gerçeği gölgede bırakır: İnsanın insana şiddeti kapanmış bir sayfa değildir. Bugün Sant'Anna'yı anıyorsak, aynı zamanda barbarlığın asla gerçekten uzak olmadığını da anlamış oluruz.
Cenova Belediye Başkanı Silvia Salis, geçmişle bugün arasındaki bağlantıyı vurgulayarak, Sant'Anna'yı vuran şiddetin günümüz çatışmalarında da benzerlerini bulduğunu vurguladı. Ağaçlara asılan "Sant'Anna Gazze Gibi" yazılı bildiriler sadece sembolik bir jest değil, aynı zamanda bir sorumluluk çağrısıdır. Gerçek ise daha az politik doğruluktur: Tarihin yaralarının kanamaya devam ederek dünya çapında çatışmaları ve acıları körüklediğini görmezden gelemeyiz. Bu döngüyü kırmaya nasıl yardımcı olabileceğimizi hiç düşündük mü?
Katliam geleceğe dair bir uyarı niteliğindeMattarella'nın mesajı, Azize Anne'nin şehitliğini kabul etmenin, hafızanın şiddete karşı güçlü bir silah olduğunu kabul etmek anlamına geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Geçmişin imgeleri, insanlığın acı çektirme kapasitesine sahip olduğu kadar, ona direnme kapasitesine de sahip olduğunu hatırlatmalıdır. Ancak bu anmadan ortaya çıkan bir başka rahatsız edici gerçek daha var: İtalyan hükümeti, açıklamalarıyla varlığına rağmen, günümüzdeki vahşete karşı aktif mücadelede yer almıyor. Hatırlamak yeterli değil; harekete geçmeliyiz.
Stazzema Belediye Başkanı Maurizio Verona, mevcut vahşeti yeni bir Holokost'a benzetme cesaretini gösterdi; bu, vicdanlarımızı sarsan güçlü bir açıklamaydı. Savaşlar ortamında, her vatandaşın ve kurumun sorumluluğu sessiz kalmamaktır. Aziz Anna'yı anmak, yalnızca kurbanlara saygı göstergesi değil, aynı zamanda geçmişin hatalarını tekrarlamama taahhüdüdür.
Eleştirel düşünmeye davetAziz Anne anma törenine bakıldığında, PD Sekreteri Elly Schlein'ın da vurguladığı gibi, hâlâ varlığını sürdüren acının ağırlığını hissetmek kaçınılmazdır. Geçmişin yaraları, demokrasinin temel değerlerini savunmaya devam etmemizin nedenleri üzerinde düşünmemizi sağlıyor. Geçmiş ve bugün arasındaki karşılaştırma, kısır bir alıştırma değil, harekete geçme çağrısı olmalıdır.
Çağımızın karmaşıklığı kolektif bir tepki gerektiriyor. Aziz Anne'nin hatırası, daha uyanık olmamız ve her türlü hoşgörüsüzlük ve şiddete karşı mücadele etmemiz için bize ilham vermeli. Kendimize şu soruyu sormanın zamanı geldi: Savaşsız bir gelecek için ne yapıyoruz? Tarih bize kayıtsızlığın şiddete ortak olduğunu öğretiyor ve bugün her zamankinden daha fazla eleştirel düşünceye ve daha iyi bir dünya inşa etmek için aktif bir kararlılığa ihtiyacımız var. Bu gerçekleri gerçekten görmezden gelebilir miyiz?
Notizie.it