Belki bir gün arabalara aşık oluruz. Ama karşılığında kesinlikle sevilmeyeceğiz.

Massimo Canducci'nin Yapay Empati (Egea, 2025) adlı eserini okumanın iki yolu var. Ya insan-makine ilişkisinin tarihi ve geleceği hakkında etkileyici bir el kitabı olarak. Ya da kişinin kendi duygularına bir yolculuk, yıllar içinde teknolojiyle ilişki kurma biçimimiz üzerinden onları yeniden düşünmenin bir yolu olarak.
Abartı değil. Bir yapay zeka sohbet robotunun tepkisinin, kişisel olmayan sorulara bile verebileceği tepkileri düşünün. Ya da daha önce böyle bir deneyim yaşadıysanız, bir evcil hayvan veya çocuk tarafından saldırıya uğradıktan sonra kaybolmuş ve kendini bulmaya çalışan küçük bir temizlik robotu gördüğümüzde bir şeyler hissedip hissetmediğimizi anlamak için durun. İşte, yapay zekanın en popüler formlarıyla ortaya çıkışından bu yana yayınlanan popüler teknoloji makalelerinin selinde, Canducci, bu teknolojik araçların yalnızca nasıl değiştiğini, değişeceğini ve üretim süreçlerini ve pazarları nasıl değiştirmeyi planladığını değil, aynı zamanda duygusal yaşamlarımızı ve sosyal yaşamlarımızı nasıl değiştirdiğini anlamak isteyenler için bir metin hazırladı.
Yönetici, üniversite profesörü (ve İtalyan Teknolojisi'ne katkıda bulunan) Canducci, popüler bir yaklaşımdan çekinmiyor. Karmaşık kavramları erişilebilir kılmaya çalışıyor ve çoğu zaman da başarıyor. Dikkat çekici: Bu yazı, yalnızca teknik becerisini değil (teknolojinin popülerleştirilmesi, ele alınan konunun derinlemesine ve içsel bir anlayışı olmadan imkansızdır; kavramlar üzerinde çalışmadan herhangi bir şeyi anlamak imkansızdır), aynı zamanda felsefi yönünü de vurguluyor.
İşte iki olası yorum. Teknik ve duygusal. Duygusal yorumda Canducci, olası düşüncelerle dolu bir dünya açıyor. Çünkü robotlar, yapay zeka, onlarla nasıl ilişki kurduğumuz, onları ne kadar insani bulsak ve düşünce ve hislerimize ne kadar yakın olsak da aslında hiç de öyle olmadıkları, giderek daha verimli, giderek daha gerçekçi, ama başka pek bir şey olmayan makineler, düşünce simülatörleri, deneyim simülatörleri olarak kaldıkları meseleleri ele aldığımızda.
Peki bize ne kaldı? Geriye kalan her şey ve bu da çok fazla. Metnin felsefi başlangıcı. Keşfedilecek tefekkür ovası. Kitabını sonlandıran açık sorular, sayısız soru. O başlangıçta veya o köksapta, düşünen varlıklar olarak doğamız yatıyor. Bir bakıma, hâlâ insan.
La Repubblica