Trump ve Xi Jinping: Göründüğünden daha fazlasını anlatan bir fotoğrafın ardındaki kültürel karşıtlık

ABD Başkanı Donald Trump, Perşembe günü Güney Kore'nin Busan kentinde Çinli mevkidaşı Şi Cinping ile bir araya gelerek 2019'dan bu yana ilk kez yüz yüze görüştü. Yüksek jeopolitik ve ticari gerginliğin yaşandığı bir ortamda gerçekleşen görüşme, 21. yüzyılın en belirleyici ikili ilişkisinin yönüne ilişkin beklentileri yeniden canlandırdı.
Ancak gündemdeki konuların (ticaret, bölgesel güvenlik ve teknolojik rekabet) ötesinde, toplantı sırasında çekilen bir görüntü dünyanın dikkatini çekti: Trump enerjik bir şekilde el kol hareketleri yaparken, Xi ifadesiz ifadesini koruyordu. Bu anlık görüntü, anekdot niteliğinin ötesinde, iki güç ve liderlik anlayışı arasındaki derin farkı özetliyor.
Tarafsız bir ifadenin kültürel ağırlığıÇin siyasetinde duygusal özdenetim temel bir erdemdir. Aşırı neşe veya gözle görülür bir rahatsızlık göstermek, disiplin eksikliğinin bir işareti olarak algılanır. Bu nedenle, çoğu üst düzey Komünist Parti yetkilisi gibi Şi Jinping de sakin bir ifade ve ölçülü bir beden dili benimser.
Sinolog Zheng Yongnian'a göre bu tutum, sakinliği otoriteyle ilişkilendiren bir siyasi gelenekten kaynaklanıyor: "Çin lideri, etrafındaki her şey değişirken değişmez görünmelidir; sükunet, güç mesajının bir parçasıdır."
Dolayısıyla Şi'nin tarafsız yüzü soğukluğu değil, duygusal ustalığı ifade ediyor. Bu özellik, iyi yönetimin temelleri olarak ılımlılığı, uyumu ve istikrarı değerlendiren Konfüçyüs felsefesinde köklü bir yere sahip.
Pratikte, jestlerin bu şekilde kontrol edilmesi bir iletişim stratejisinin parçasıdır. Uluslararası sahnede Xi, çağdaş Çin liderliğinin temel nitelikleri olan kararlılık ve öngörülebilirlik imajını yansıtmaya çalışmaktadır. Güney Kore'deki toplantı sırasında Çin lideri, karakteristik duruşunu korudu: dik sırt, görünür eller ve geniş jestler veya resmi gülümsemeler olmadan sabit bakışlar.
Görüntü diplomasisi: Bir mesaj olarak dinginlikİmaj diplomasisi, Çin iktidarının en önemli araçlarından biridir. Liderlerinin her hareketi ve ifadesi, beden dilini siyasi söylemin bir parçası olarak gören Komünist Parti protokol ekibi tarafından özenle planlanır.
Trump ile görüşmede Xi'nin sakinliği tesadüf değildi: istikrar, soğukkanlılık ve otorite yansıtıyordu. Buna karşılık, eski ABD başkanı dinamizm, liderlik rolü ve doğallık yansıtıyordu. Birbirine zıt ama aynı derecede hesaplı iki strateji.
Xi Jinping, doğaçlama veya zayıflık olarak yorumlanabilecek her türlü hareketten kaçınmaya çalışıyor. Yüz ifadesindeki tarafsızlık, aslında bir kontrol iddiasıdır . Çin siyasi sisteminde lider, devletin devamlılığını temsil eder; bu nedenle tavrı, gerginlik ortamında bile istikrarı yansıtmalıdır.
Trump ve ifade özgürlüğünün siyasetiDonald Trump ise, ifade özgürlüğünün liderliğe dönüştüğü bir siyaset ve medya ortamından geliyor. Televizyon ve iş dünyasında eğitim almış olan Trump, sahneye hakim olmak için jestlere, ellerin kullanımına ve abartılı yüz ifadelerine dayalı bir iletişim tarzını mükemmelleştirmiş durumda.
Amerikan siyasi kültüründe bu tür teatrallik karizma olarak algılanır. Seçmenler bunu özgüven ve enerjiyle ilişkilendirir. Trump ise bunu aşırıya kaçırmıştır: konferanslarda, zirvelerde veya tartışmalarda bedenini görsel bir güç aracı olarak kullanır.
Xi ile çekilen fotoğrafta, jestleri ve öne doğru eğilmiş duruşu onu aktif bir kahraman olarak konumlandırıyor. Eski FBI ajanı ve sözsüz iletişim uzmanı Joe Navarro, Trump'ın "bedenini sosyal hakimiyet aracı olarak kullandığını: alanı işgal ettiğini, parmağıyla işaret ettiğini ve görsel odağı kontrol etmeye çalıştığını" açıklıyor.
Bu anlamda Güney Kore'deki buluşma aynı zamanda bir siyasi sahne işlevi de gördü: Trump, her zamanki gibi kameraların karşısında performans sergiledi; Xi ise diplomatik senaryonun içinde kaldı.
İki kültür, iki protokolFarklılıklar yalnızca kişisel mizaçlarla sınırlı değil. Aynı zamanda farklı siyasi ve diplomatik modelleri de yansıtıyor.
Çin'de protokol hiyerarşik ve katıdır. Spontane hareketler dikkatsizlik olarak görülür ve uluslararası toplantılar titiz bir senaryoya göre ilerler. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri'nde doğallık bir erdem olarak kabul edilir: göz teması, geniş gülümsemeler ve açık beden dili, ulaşılabilir liderliğin işaretleridir.
İşte bu yüzden Trump manşetlere çıkmaya çalışırken, Xi bunlardan kaçınmaya çalışıyor. Biri için toplantı bir medya gösterisi; diğeri içinse kurumsal bir eylem.
Bir fotoğrafın politik değeriİki liderin resmi fotoğrafları, açıklamaları kadar analiz ediliyor. Görüşmenin ardından yayınlanan fotoğrafta Çin ve ABD bayrakları dengeli görünüyor, ancak bedenleri öyle değil: Trump jestler yapıyor, Xi hareketsiz kalıyor. Her biri dünyaya kendi söylemini pekiştiriyor.
Trump için bu imaj, küresel sahnede baskın bir figür, inisiyatif alan ve muhatabına güç veren bir lider olarak rolünü bir kez daha teyit ediyor. Xi içinse aynı imaj başka bir şeyi daha ifade ediyor: Gücünü göstermek için sesini yükseltmesine gerek olmayan birinin dinginliği.
Fark, mekânın dağılımına da yansıyor. Xi, dik duruşuyla görsel merkezi işgal ediyor; Trump öne geçerek simetriyi bozuyor. Bu, gösteri siyaseti ile denge siyasetinin çatışması.
Gücün ardındaki psikolojiSiyasi psikoloji açısından bakıldığında Trump, anında ilgi ve onay arayan karizmatik lider arketipini temsil ediyor. Öte yandan Xi, sessiz otoriteye öncelik veren kurumsal liderliği temsil ediyor.
Biri beden diliyle empati kurmaya çalışırken, diğeri bunu bilerek kaçınıyor. İkisi de imajlarının sembolik etkisinin farkında, ancak bunu zıt yollarla başarıyor: Trump medya etkisine odaklanırken, Xi diplomatik tutarlılığa odaklanıyor.
Kültürlerarası iletişim uzmanı Erin Meyer farkı şöyle özetliyor: “Batı’da otorite konuşarak, Doğu’da ise susarak ortaya konur.”
Yeniden bir araya gelmenin bağlamıSalı günü Güney Kore'de gerçekleşen görüşme, iki ülke arasındaki ticaret gerginliğinin yeniden alevlenmesi, yapay zeka kullanımına ilişkin tartışmalar ve Asya-Pasifik bölgesindeki nüfuz anlaşmazlığının yaşandığı bir ortamda gerçekleşti.
İki lider, 2019'da Osaka'daki G20 zirvesi sırasında gerçekleşen son görüşmelerinden bu yana ilk kez bir araya geldi. O dönemde ikili ilişkiler, ticaret savaşı ve Washington tarafından uygulanan teknolojik yaptırımlarla damgalanmıştı.
Bugün durum daha az karmaşık değil: ABD bölgedeki ittifaklarını güçlendirirken, Çin ekonomik ve askeri varlığını genişletiyor. Bu nedenle, toplantı bir yumuşama girişimi olarak görüldü, ancak görüntüler farklı bir hikaye anlatıyor gibi: Trump enerjik görünüyor, Xi ise sakin.
Medya çağında görsel diplomasiÇağdaş siyasette imaj bir dildir. Her jest -ya da jest yokluğu- kamuoyuna ve piyasalara bir mesaj iletir.
Trump onu bir aktör, Xi ise bir stratejist olarak görüyor. Bu yüzden bir fotoğraf bile sembolik bir savaş alanına dönüşüyor.
Analistler, Xi Jinping'in liderliğinin kontrol ve öngörülebilirliğe dayandığı, Trump'ın ise kaos ve görünürlükten beslendiği konusunda hemfikir. Her ikisi de, uç noktalarında, çağımızı tanımlayan iki küresel güç modeli arasındaki gerilimi temsil ediyor.
Sözsüz diplomasi dersiGüney Kore'de çekilen bu görüntü, ilgisizliği veya soğukluğu değil, stratejiyi ortaya koyuyor. Şi Cinping, jestlerden ziyade sakinliği ön planda tutan bir diplomasiyi temsil ediyor; Donald Trump ise gösterişten beslenen bir diplomasiyi.
Küresel sahnede her iki stil de kendi kitleleri için işlevseldir:
- Çin için kontrol, meşruiyetle eş anlamlıdır.
- ABD için ifade özgürlüğü liderliğin simgesidir.
Ve biri tarihte kendini aşmaya çalışırken, diğeri günümüz medyasına hükmetmeye çalışıyor.
Trump ile Şi Cinping'in Güney Kore'de gerçekleştirdiği görüşme, gerginlik yaşayan iki güç arasında doğrudan temasın yeniden başlamasının yanı sıra, beden diliyle ifade edilen siyasi ve kültürel felsefelerin çatışmasına da işaret etti.
publimetro




