Her CHP’li bir gün tutuklanacaktır

Dünyada bir ilk! İlk kez bir ülkede rejim taraftarı olmak cezalandırılıyor. Rejim karşıtlığı ise sırtı sıvazlanmak suretiyle ödüllendiriliyor. Peki bu şizofrenik hâl daha ne kadar sürecek? Ne kadar sürdürülebilir?
“Her Ce-Ha-Pe’li bir gün tutuklanacaktır” dedirtecek kadar vaka-i adiyeden oldu her sabah gözümüzü açtığımız gözaltılar. Büyük prodüksiyonlarla allanıp pullanan, ‘editlenen’ operasyonlar… Görünen o ki Ce-Ha-Pe’li olmaya gerek yok, ortalama bir muhalif olmak da yeterli tutuklanmak için. Hatta Ayşe Barım’a bakıp tutuklanmak için muhalif olma şartı aranmadığı, gayet apolitik birinin de demir parmaklıklar arkasına alınabildiği görülüyor. Sebebi? Sebebini bilmiyoruz. Diplomanızı yırtmak gibi keyfekeder bir eylem nedeniyle bile gözaltına alınabilirsiniz. Hem de şafak vakti!
Anayasa’nın ayaklar altına alındığı ülkede hukuk sadece bir taciz etme aracına dönüştü. Seçim kazanmak, her yapılanı onaylamamak, bırakın aykırısını makulü talep eden bir ses olmak, vatandaşın gönlüne girmek yargı tacizini hak eden suçlar kapsamında…
Önce cezaya karar veriliyor, sonra bir suç uyduruluyor. En büyük suç rejimden yana olmak. Laik, demokratik, hukuk devleti olan cumhuriyet… Rejimi koruyacağınıza dair yemin ederseniz teğmenler gibi ordudan atılabilirsiniz. Ümit Özdağ gibi isnat edilen suçtan ceza alsa dahi yatarı olmadığı halde hapis edilebilirsiniz çünkü esas olan ceza, suç değil. Ekrem İmamoğlu gibi iddianame hazır olmasa bile Silivri’de tutulursunuz. Tunç Soyer gibi eski belediye başkanı olmanız da yeterli, sanki uluslararası bir suç örgütü çökertilmiş gibi büyük prodüksiyonlara meze edilmeniz için.
Herkese yasak Taksim’de ve İstiklâl Caddesi’nde bilmem kaçıncı kez rejim karşıtı sloganlar atılır, şeriat çağrısı yapılır, “Kemalistlere ölüm” sloganları atılır ama bunların hiçbiri yasalarda aksi yazdığı hâlde suç teşkil etmez. Tutuklanmayı, gözaltını bırakın soruşturmaya dahi uğramazlar. Küfür, hakaret ve tehdit eğer rejim yanlılarına yönelikse asla halkı kin ve düşmanlığa sürüklemez, halkın bir bölümünü alenen aşağılama suçuna girmez.
Bu ikili hukuk sisteminde bizden beklenen kartların hileli olmadığına inanmamız.
Peki! T.S. Eliot “Kanunlar güçlü ve değişmezdir ama ya merhamet yasalardan daha güçlü ise? Bunun karşısında ne yapılabilir ki” demiştir. Geçtim vicdanı, merhameti, yüksek erdemleri ve ahlakı; düz, dümdüz, beton gibi hukuku uygulayın yeter.
Ayrıca sanmayın ki dışarıdakiler özgür. Onlar da başka türlü tutsak…
KEMALİST OLMAK YA DA OLMAMAK
Görünen o ki tıpkı Ergenekon kumpaslarında olduğu gibi bir el, bu ülkenin iyiliğine olmayan tasarımların peşinde. Kimi eski ve kimi yeni ortaklarıyla işbirliğinde…
Yaşar Nuri Öztürk, bu halkın çok yanlış kararlar verdiğini, nankörlük ettiğini ve bunun bedelini illâ ki ödeyeceğini söylemişti. Yaşamın nankörlüğü affettiğini ben de hiç görmedim.
Bizim aydınımız ergenlik hezeyanlarını çağrıştıran tutumlarıyla; tüm özgürlüğünü, yaşam biçimini, mesleğini, makamını, fırsat eşitliğini, seçme-seçilme hakkını, kadın haklarını, finansal sistemini, endüstrisini borçlu olduğu adama burun kıvırmayı marifet sanır. Modacısı bile hiçbir şey bulamaz Atatürk’ün boyuna laf eder. Sanki yüz yıl önce daha iyi bir alternatif varmış gibi Türk Devrimi’ne saldırır da saldırır. Bu devletin hiç mi suçu yok? Var! Sabaha kadar anlatabilirim. Devlet organizasyonunu ele geçirenlerin zaman zaman yaptığı yanlışları tespit etmek, eleştirmek başka -ki şu anda da yanlışlar yapılıyor ve tam olarak bunları eleştiriyoruz- rejime, cumhuriyete saldırmak başka… Kemalist deyince kimin ne dediğini, ne anladığını bilmiyoruz. Ergen hezeyanlı aydının burun kıvırdığı Kemalizm ne onu da bilmiyoruz. Yanlış anlaşılmasın; ben kimsenin illâ bir ‘izm’i takip etmesi, bir etiket olarak seçmesi zorunluluğuna inanmıyorum. Eleştirim bu yaftalamaya ve bu yaftalama üzerinden yapılan aşağılamalara.
Leman vakasında da gördük ki pek de saldırgan olan bir grup için modern, medeni, laik bir rejimden yana olan herkes öldürülmeyi veyahut ülkeden sürülmeyi hak eden Kemalistlerdir.
Sen ister Kemalist ol, ister Kemalistlerden nefret et, yırtık kot pantolon giydiğin için öldürülmeyi hak eden bir Kemalistsin -onlar için. İşte bu ödediklerimiz Yaşar Nuri Öztürk’ün sözünü ettiği bedellerdir.
Yine Şeytan ile yatağa girildi. Yine çarpılacaklar.
Gün gelecek 19 Mart da kumpas olarak anılacak. Bugünün mağduru olmak onur nişanı sayılacak.
Tele1