Her alan bir bir çöküyor

POLİTİKA SERVİSİ
Saray rejimi ülkeyi her geçen gün felakete sürüklerken ülkenin bütün alanları tel tel dökülüyor. Rejimin politikaları sonucu eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete toplumsal yaşamın tamamına yayılan bir çürüme memleketin dört bir tarafını sarmış durumda.
Yaşanan krizleri ve her bir faciayı fırsat gibi gören, sorunları çözmek yerine, toplumu kandırmayı tercih eden, siyasi varlığını artık tamamıyla bir algı yönetimine bırakan Saray yönetimi, elinden bırakmadığı baskı sopasıyla da kendine karşı itiraz eden geniş kesimlere gözdağı vermeye çalışıyor.
Tüm bu yaşananlar arasında artan yolsuzluklar, büyüyen adaletsizlikler, toplumsal ve siyasal alanda ortaya çıkan çürümeler de rejimin karşı saldırılarıyla kapatılmaya ya da toplumun normali haline getirilmeye çalışılıyor.
1-DİPLOMA HIRSIZLIĞI:Ülkede yaşanan çürümenin son örneği ise geçtiğimiz gün gündeme gelen sahte diploma skandalı ile ortaya çıktı.
Ankara’da ortaya çıkarılan “sahte diploma” skandalına göre, e-imza sahteciliği kullanılarak yürütülen büyük bir dolandırıcılık ağı gerçek olmayan diplomalar temin eden kişilere öğretmen, mühendis, eczacı gibi çeşitli meslek gruplarından sahte belgeler teslim etti. Soruşturma kapsamında, sahte diplomalarla profesör ve doçent unvanı almış yaklaşık 400 akademisyenin bulunduğu öne sürüldü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye göre, sistem boşluklarını kullanan şüpheliler; mezuniyet kayıtları, not ortalamaları, doçentlik başvuruları ve diploma bilgilerini manipüle ederek yüzlerce kişiye avantaj sağladı. Hukukçudan gıda mühendisine, öğretmenden eczacıya, yüzlerce kişi sahte akademik derece elde etti. Soruşturmada adı geçen bir çete üyesi de Cumhuriyet’e yaptığı konuşmada sahte belgelerin sistem tarafından onaylandığını da iddia etti. Edinilen bilgilere göre en çok talep edilen kurumlar arasında Anadolu, Bahçeşehir ve İstanbul üniversiteleri yer alırken çete üyesi "Ego, terfi ve statü için alıyorlar" dedi. 400 akademisyenin şüpheli olduğu olayda, 65 kişi hakkında 5 yıldan 50 yıla kadar hapis cezası talep edilirken soruşturma sürüyor.
Birkaç bir araya gelmiş çete üyesinin yarattığı bir skandal gibi lanse edilmeye çalışılan olay ise ülkedeki çürümüşlüğün ayrı bir fotoğrafı olarak ortaya çıkıyor.
Sahtecilik yapanlar kadar olayın arka planında yer alan bu kişileri kadroya atayanlar, yükseltme verenlere dair arka planda ne olduğuna dair hiçbir konu ise gündeme gelmedi.
2-LGS SKANDALI:Öte yandan yaşanan her bir skandal ise münferit olaylar gibi sunulmaya devam ediyor. LGS sınavında ortaya çıkan şaibe iddialarında da sadece 29 kişi hakkında soruşturma başlatılırken Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bu iddiaları yalanladı. Bakan Yusuf Tekin’in iddialar karşısında CHP merkezinden çıkın sözleri ise tepki çekmişti.
3-SAĞLIK BATIRILDI:Rejimin yarattığı çürüme bunlarla da sınırlı değil. AKP’nin ‘övünç kaynağı’ sağlık alanında da ardı ardına ortaya çıkan skandallar ülkeyi sarstı. Yenidoğan çetesi, hastanelerin ticarete çevrilmesi, gereksiz tahlil ve tetkikler, ulaşılamayan ilaçlar, gereksiz verilen yatışlar, SKG’nin soyulması gibi pek çok skandal bu alandaki tahribatı da ortaya koydu.
4-ADALET ORTADAN KALDIRILDI:Yargıyı tamamıyla ele geçiren rejim adaleti de ortadan kaldırdı. Toplumun adalete güveni kalmazken rejim yargıyı muhalefeti dizayn etmenin aparatı olarak dizayn etti. Ülkede kırmızı bültenle aranan uluslararası mafya liderleri, uyuşturucu baronları, vergi kaçakçıları için de adeta cennete dönüştürüldü.
5-TOPLUMSAL HAYAT KUŞATILDI:Toplumsal yaşam alanları da gerici, mezhepçi politikalarla ablukaya alınmaya çalışıldı. Saray rejiminin yol verdiği gerici cemaat ve vakıflar sokaklarda şeriat çağrıları yapar hale getirildi. Şeriatçıların Leman Dergisine yönelik saldırısı ve ölüm tehditleri de bunun son örneğini oluşturdu.
6-GERİCİ VAKIF APARATLARI:Öte yandan ülkenin tüm kurumları da bu çürümüşlükten payını aldı. Usulsüz ihalelerden rüşvet skandallarına kadar rejimin ülkenin tepesinde yarattığı çürüme en aşağı kadar yayıldı. Saray destekli gerici vakıflar da bu çürümüşlüğün her daim bir parçası oldu. “FETÖ okullarını devralmak” için kurulan Maarif Vakfı kamudan aldığı milyarlarca liralık kaynaklarla gündemden düşmedi. Türkiye’nin tarihi, dili, kültürü ve medeniyet anlayışının uluslararası alana aktarılmasını sağlamak amacıyla kamu vakfı olarak kurulan Yunus Emre Vakfı da yolsuzluklarla gündeme geldi. Sahte fatura ve belgelerden olmayan ticari işlemlere vakıf birçok usulsüzlüğe imza attı. Vakfın Yönetim Kurulu yedi bürokrat ve akademisyenden oluşurken bu isimlerin kamudan maaş aldığı ayrıca Başkanlığını Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yaptığı Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyeti kararıyla huzur hakkı ödendiği de ortaya çıkmıştı.
BirGün