Bunalan toplum ve CHP

Son zamanlarda kamusal anlamda duyarsızlık hızla ağırlaşıyor; halkı bunaltmanın çok ötesine gidiyor; toplumu boğacak noktalara varıyor.
Yıllardır var olan “insan duyarsızlığı” yeni biçimler alırken “doğa duyarsızlığı” da sınır tanımaz boyutlara ulaşıyor.
Bunalan toplum tek çıkış yolunu CHP mitingleriyle arıyor. Bu tarihsel arayış asla boşa çıkmamalı, çıkarılmamalıdır.
İNSANDAN ORMANABu ülkede sayısını bile tam olarak bilmediğimiz çocuklar yatağa aç giriyorsa; gençlerin hem sınavlarda sorular çalınarak, hem de sınav kazandıklarında hakları yeniliyorsa; aldıkları diplomalar geçersiz sayılırken sahte diplomalar uçuşuyorsa; orta yaşlılar işsiz; yaşlılar yarı aç bırakılıyorsa, her gün ortalama birden fazla kadın öldürülüyorsa, çocuklar cinsel saldırıya uğruyorsa… bunların toplamıyla, her yıl değil “her saniye” ülke olarak yitirilmekte olan çok şey vardır; en başta, hakların en kutsalı olan “yaşama hakkı” tanınmamaktadır.
Yaşama hakkı tanımamanın en acımasız uygulamalarından biri de onca kişinin AİHM ve AYM kararları yok sayılarak uzun yıllardır hapiste tutulması; tutulabilmesidir. Diğer taraftan müebbet hapis cezası almış olanlar affediliyor.
Geçen hafta bakın ne oldu? Yalnızca Mersin’de bir günde üç kadın öldürüldü. Orman yangınlarını söndürmeye çalışan beşi gönüllü 10 kişi; bitmedi, “iki er” akıl alır gibi değil “susuzluktan” yaşamını yitirdi. Hastalığının “çok ağır” olduğu belgelenmiş olan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, acilen hastaneye yatması gerekirken, üstelik tam bir acımasızlıkla, İstanbul ile İzmir arasında götürülüp getiriliyor!
Günlerdir bu ülkenin çok geniş bir alanındaki ormanları yanıyor, yakından bakıldığında anlaşılacağı gibi aslında “vatan” yanıyor.
Bu noktada, ne bu işle görevli ve kuruluşu ta 1925’e uzanan Türk Hava Kurumu THK’nin kurumsal yıkımın öyküsünü yazmak, ne ilgili yöneticilerin duyarsızlığını vurgulamak ve ne de yangınlara karşı Bursa Müftüsü’nün halkı yağmur duasına çağırmasına değinmek içimden geliyor!
Binlerce ODTÜ’lü ile birlikte ağaç diktiğim Eymir Gölü çevresindeki yangının yarattığı yıkıcı etki bir başka oluyor.
CHP VE HALKIN UMUDUHalk, temel nitelikleri kısaca özetlenen ve hızla ağırlaşan bu bunaltıcı ortamdan haklı olarak bir an önce kurtulmak istiyor.
Ve bu umutla, içinde bulunduğu geçim, ulaşım ve hava sıcaklığı kaynaklı çok zor koşullarda CHP mitinglerine koşuyor. Her gün büyüyen ve gerçekten tarihsel olan bu umudun boşa çıkarılmaması; mutlaka karşılanması gerekiyor.
Halkın, yüzyıllardan akıp gelen umudun yok oluşunu anlatan bir sözü vardır; “elinizi verirseniz, kolunuz da gider”. AKP-MHP yönetimine, şu sırada, şu ya da bu biçimde elinizi verirseniz, korkarım yalnız kolunuz değil, vücudunuz da gider. Bu nedenle Meclis’te kurulmakta olan Komisyon’a “katılıp, katılmama”, CHP yönetiminin bileceği iş olmanın çok ötesindedir. Bir özel yasa ile bile değil, tümüyle Meclis Başkanı’nın girişimiyle ve “içeriği belirsiz” bir komisyon var. Komisyona çok sayıda “ad” verilmek istenmesi, kuruluşuna yol açan Öcalan-DEM kaynaklı önerilerin özünde anlaşılmaz oluşu karşısında CHP’nin kararların “beşte üç çoğunlukla” alınması isteğinin onaylanması olumlu çalışma için asla yeterli sayılamaz.
Hem genel olarak, hem de CHP’ye yönelik ve giderek yaygınlaşan ve derinleşen “hukuk terörü sonlandırılmadıkça” “Terörsüz Türkiye” ya da başka bir adla atılacak her adım, uygun deyimiyle, tamamıyla boştur.
Nedenlerini özetleyelim. Bu köşede birkaç kez yazdım, suçsuzluğu kesin bir üyesi, Can Atalay, 14 Mayıs 2023’ten buyana hapiste tutuluyor. Üyesine yönelik bir hukuk terörü söz konusu iken, Komisyon kurmakla Meclis’te sağlıklı bir “Terörsüz Türkiye” çalışması yapılamaz.
Yine yıllardır kesinleşmiş yargı kararları hiçe sayılarak hapiste tutulanların serbest bırakılmasının istenmesi Komisyon’a giden yolun çok önemli bir basamağı olmalıdır.
Üçüncü, ancak hiç de üçüncül olmayan CHP’li yerel yönetimlerdir. CHP’nin, başta İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu olmak üzere, tüm belediyecilerinin en azından “tutuksuz yargılanmalarının” sağlaması Komisyon’un “ilk işi” olmalıdır!
Dördüncüsü ve en önemlisi, CHP mitinglerine koşan milyonlar, o mitinglere tam bir kararlılıkla, Cumhuriyet’in “değerleri” için, “laik, demokratik, tam bağımsız Türkiye” için, koşuyorlar.
CHP yönetiminin Komisyon olgusunu bu gerçekler ışığında değerlendirmesi ve Komisyonda bunun gereğini yapması tarihsel, toplumsal ve siyasal bir zorunluluktur.
BirGün