Bizi asla affetmeyin

Oldum olası çok severim sizi. Neden bilmem, yolum bahçelerinize düşse, ruhum başka bir hale bürünür. Gönlüm size bir başka akar. Sizi görünce tuhaf bir his gelir oturur kalbime. “Neden bilmem” dedim ama galiba biliyorum. Nasıl anlatsam? Sizinle birlikteyken sessiz ama derin bir anlatının ortasında olduğumu anlarım.
Bazen bilmediğiniz bir dilde, bir şarkı duyarsınız. Şarkı ne söyler bilmezsiniz ama söyleyenin sesi, şarkının ezgisi içinize işler. Birden fazla duygu aynı anda hareketlenir ruhunuzda. Tekrar tekrar dinlemek istersiniz şarkıyı, duyumsadığınız hisler kaybolmasın, devam etsin diye. Ad da koyamazsınız duygunuza, tadını almışsınızdır yalnızca, yitsin istemezsiniz. İşte böyle, ezgisi içime işleyen bir şarkı gibi duyumsarım, sizin sessiz ama derin anlatınızı.
Elbette onları da çok seviyorum ama sizinleyken “içime işleyen ezgi” duygusunu bir çamlıktayken ya da bir kavaklıktayken hissedemiyorum. İnsanlarla olan ilişkilerimizde de böyle değil midir? Gönlümüz bazılarına başka türlü akmaz mı? Herkes kendi sevgisini kendi yaratmaz mı?
Bin yıl yaşayabilirsin sen, bu yüzden öteki adın ölmez ağacıdır. Bin yıl yaşarken aslında sırrını da paylaşırsın, “şifalıyım, benimle sen de uzun yaşarsın” dersin. Ne kuraklık, ne fırtına kolay deviremez seni. Gövden buruşur, dalların kıvrılır, kabuğun yarılır ama köklerin inatla toprağa tutunur. Zamana meydan okumayı en iyi sen bilirsin. Bir zeytinliğin içinde yürürken aslında tarihin içinde yürür insan, bu yüzden derindir sizin anlatınız. Çok ama çok uzun bir yolculuğun, geçmiş nice nesillerin hikâyesini anlatırsınız.
Canım zeytin ağaçlarım en son nisanda gelmiştim bahçenize. Birinizin gölgesinde oturmuş ama hepinizi dinlemiştim, anlattıklarınızı duymak ve anlamak arzusuyla. Hep birlikte söylediğiniz, o sözlerini bilmediğim büyülü şarkınızın ezgisiyle, yine öylece kalakalmıştım orada. Hikâyenizi dinlerken kanatlı atların yamaçlardan uçarak geçtiğini hayal etmiştim. Toprak çimenle, mor çiçeklerle, papatyalarla, gelinciklerle doluydu. Bal arıları dolaşıyordu çiçeklerin üzerinde, bahçen çok güzeldi.
Bizim buralarda, bir seninle yaşayanlar, bir de aklı ve kalbi olanlar biliyor senin kıymetini. Sana reva görülene bakınca, geçmiş zaman dünyalarında, kıymetin daha çok biliniyormuş diyorum.
Romalılarda zeytinlik kuranlar, askerlikten ve vergiden muaf ediliyormuş. Seni korumak için çıkarılan ilk yasada; her zeytinlikte, yılda ikiden fazla ağaç kesilmesi yasakmış.
Antik Yunan filozofu Aristoteles'in seninle ilgili şu sözünü duymuş muydun? "Devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır. Eğer suçlu bulunurlarsa, idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır."
Antik çağlardan beri, senin dalın barışın simgesi olmuş. Homeros’un dizelerinde savaşın yıkımını onaran bir umut gibi çıkmışsın karşımıza. Nuh Tufanında, yeryüzünü örten sular çekilirken, bir güvercin gagasında senin dalınla dönmüş gemiye. O küçük dal, insanlığın en büyük korkusuna karşı gönderilmiş bir müjde olmuş: Toprak yine var, hayat yine mümkün. Athena ile Poseidon, Atina kenti için savaştığında, Poseidon, denizleri kudretle coşturan bir at sunmuş; Athena ise seni, zeytin ağacını. İnsanlar, suyun gücünden çok toprağın bereketini seçmiş. Böylece bilgelik tanrıçası kenti kazanmış ve uygarlık, köklerini sana bağlamış.
Bilinen tüm kutsal kitaplarda kutsallığın, ölümsüzlüğün, yeniden doğuşun, arınmanın, bilgeliğin, aklın, adaletin, refahın ve sağlığın sembolüsün sen.
Biliyor musun? Son on yıldır yaz gelsin istemiyorum. Dağlarından yağ, ovalarından bal akan yurdumun dağı, taşı, ovası, ormanı her yaz içindeki canlarla birlikte yanıyor.
Dağ taş yanık karası, ciğerimiz yanık yarası…
Bu kaçıncı yanık ve kaçıncı derece bir yanık? Hangi merhem iyileştirir yaramızı?
Kötülük, cehalet, para hırsı, terör, küresel ısınma, iklim krizi… Hepsi elinde ateşle dolaşıyor. Yetmezmiş gibi bir de kendi elimizle madenlere kurban ediyoruz sizi.
Ne arı, ne çiçek, ne zeytin kimsenin umurunda değil.
İnsan nasıl hayatta kalır? Doğayı, zeytin ağaçlarını, ormanlarını, su kaynaklarını, topraklarını koruyarak.
Ağaçların bilgesi zeytin ağacı, sen insanlığa sunulmuş en özel en kıymetli hediyelerden birisin.
Bizi asla affetmeyin olur mu?
İstanbul Gazetesi