Kurumsal vurdumduymazlık

İmamoğlu’nun diploması hukuken iptal edildi mi yoksa bu sadece bir üniversite senatosu kararı mı? Mevcut durumda Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi yoksa olamaz mı? Bu arada; İmamoğlu neden içeride ve ne ile suçlanıyor? Unutmadan; Ümit Özdağ hangi suçtan yargılanıyordu? TOKİ bir milyon konut arsasını 2 sene içinde teslim edecekti, 3 sene oldu ama ses yok, ne oldu o proje? Sorular bu şekilde uzar gider… Bugün dikkatinizi çekmek istediğim şey bu soruların cevapları değil, neden cevapsız bırakıldıkları.
Ülkemiz kurumlarını eşgüdümsüzlükle ve istikrarsızlıkla eleştirip dururuz ama bazı konularda ne kadar eşgüdümlü ve istikrarlı olduklarına inanamazsınız. Örneğin; toplumu bilgilendirmeme konusunda! Bir dava görülür, bütün ülke o davayı konuşur, kimse ne olduğunu tam olarak anlayamaz ancak Adalet Bakanlığı toplumu bilgilendirmek amacıyla tek satır açıklama yapmaz. TOKİ çekiliş yapar, hak sahibi olursunuz, 2 sene içinde teslim denir, 3. senenin sonunda daha arazilerin yeri veya fiyatı bile belli değildir, yüzbinlerce kişi merak içindedir ancak TOKİ çıkıp tek kelime etmez. “Ben bilinçli ve haklarının farkında bir vatandaşım, kendi hakkımı arar ve dilekçe hakkımı kullanarak o bilgiye ulaşırım” diye düşünürsünüz, CİMER yoluyla dilekçe yazarsınız, 30 gün içerisinde cevaplamak zorunda olmalarına rağmen neredeyse hiçbir kurum cevap dahi vermez. Cevap verenler ise ya aylar sonra verirler ya da sırf cevaplamış olmak için üstünkörü bir geçiştirme metni iletirler.
27.09.2023 tarihli ve “CİMER: Dilekçelerin sessiz çığlığı” başlıklı yazımda da ifade ettiğim üzere; “Kurumların dilekçelere cevap vermemesi, geç cevap vermesi veya cevabın dilekçedeki soruları karşılamaması sıklıkla karşılaşılan ve her nedense yıllardır görmezden gelinen bir durum. Dilekçe hakkı, bireylerin resmi kurumlarla bağlayıcı iletişim kurabilmesinin tek yoludur ve bu yolun tıkanması birçok olumsuz sonucu beraberinde getirebilir. Dilekçede yer verilen sorunların zaman içerisinde büyümesi, süresinde cevap vermeyen devlet kurumlarının kanunlara uymamayı alışkanlık haline getirmesi, vatandaşların devlete olan güveni, devlet ile gerekli iletişimi sağlayamayan vatandaşların kendi çözümlerini üretmeye çalışması…
Adaletin olmadığı yerde anarşi doğar. Devletin kurumları kanunlara riayet etmezse, devlet ile vatandaş ilişkisi, imam ile cemaat ilişkisine döner.
Kurumlarımızın birçok konuda eksikleri olduğu muhakkak ancak başarılı oldukları konular da var. Fakat bu iletişimsizlik kültürü, kurumlarımızı haklı iken haksız duruma da düşürüyor olabilir. Çok daha önemlisi, iletişimsizlik vatandaşla devletin bağını kopararak onları birbirlerinden uzaklaştırıyor hatta vatandaşın devlete karşı tavır takınmasına neden oluyor olabilir. Doğrulanmış bilgilerin olmadığı ortamlarda manipülatif veya aldatıcı bilgiler doğabilir ve bu durum bilgi karmaşasına neden olarak propaganda malzemesine dönüşebilir.
İletişim çağını yaşadığımız bugünlerde tüm kurumlarımız iletişim politikalarını, araçlarını ve yöntemlerini gözden geçirmeli. İstediğimiz hemen her bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabildiğimiz bu çağda, toplumun ciddi bir bölümünü ilgilendiren konularda resmi bilgiye ulaşılamaması kabul edilebilir değil.
İstanbul Gazetesi