Alt işverenliğe dair | Yasal sorumluluklar ve etik denge

Alt işverenlik uygulamaları, firmaların hukuk departmanlarını fazlasıyla zorlayan ve birçok kritik konuyu gündeme getiren karmaşık bir alan olarak karşımıza çıkar. Müteahhit, yüklenici, taşeron, alt işveren… Asıl iş, yardımcı iş… Asıl işveren, alt işveren… Müteselsil sorumluluk, muvazaa… Kavramlar ve risk kombinasyonları çeşitlendikçe çeşitlenir. Asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişkide yasal sorumlulukların yanı sıra etik dengenin sağlanması, her iki taraf için de büyük önem taşır. Ancak bırakın etiği, yasal dengenin bile sağlanması çoğu zaman mümkün olmaz. Bu durumun başlıca sebebi, alt işverenlik sektörünün kahir ekseriyetinin liyakatsiz yöneticilerin elinde olması olsa da asıl işverenlerin liyakatsiz yöneticileri de istenmeyen sonuçlarla karşılaşılmasına neden olabiliyor.
Örneğin; iş güvencesi, tazminat ve yasal haklar gibi birincil (ve gereksinimlerin kimin tarafından karşılanacağı, cezai yaptırımların sorumluluğu gibi diğer) konuların alt işverenlik sözleşmelerinde açıkça belirtilmesi gerekir ancak uygulama sahasında görüyoruz ki sözleşmeler son derece yetersiz. Bu durum da hukuki anlaşmazlıklara, iş süreçlerinde yaşanan iletişim eksikliklerine ve ciddi aksamalara yol açıyor. Bu bağlamda, sağlam yasal zemine dayanan ve etik ilkeleri temel alan sözleşmeler, alt işverenlik ilişkisindeki belirsizlikleri ortadan kaldıracaktır.
Firmaların, alt işverenlerle çalışırken düzenli olarak hukuk ve danışmanlık hizmetlerinden faydalanarak sözleşmelerini değişen şartlara göre sürekli güncellemesi, karşılıklı yükümlülüklerin netleştirilmesinde etkili bir yöntemdir. Süreç boyunca şeffaflık ve karşılıklı açık iletişim hem hukuki hem de etik açıdan başarılı alt işverenlik ilişkilerinin anahtarlarından biridir.
Etik denge, sadece yasal uyumla sınırlı kalmayıp, çalışanların sosyal ve mesleki haklarının korunması çerçevesinde de ele alınmalı. İş ilişkilerinde adalet ve eşitlik ilkesine bağlılık firma içindeki motivasyonu artırırken, alt işverenlerle güvene dayalı uzun soluklu iş birliklerine zemin hazırlar. Uygulama sahasında karşılaştığımız bir diğer durum da alt işverenliğe dair şikayetlerin ve negatif tecrübelerin büyük çoğunluğunun, alt işveren çalışanlarının çalışma şartlarında ayrımcılık derecesinde farklılık bulunan işyerlerinde gerçekleşiyor olmasıdır. Etik denge sadece alt işverene şart koşulan bir unsur olmamalı ve asıl işverenin de katıldığı karşılıklı bir sürece dönüşmeli. Aksi durumda çalışma barışının sağlanamadığı huzursuz bir iş ortamı ile karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır.
Özetle, alt işverenlik ilişkilerinde yasal sorumlulukların ve etik dengelerin sağlanması, her iki tarafın da sürdürülebilir başarısını garantileyecek olan temel unsurlardır. Asıl işveren ve alt işveren firmalar bu hassas dengeyi korudukları sürece, verimli ve güvene dayalı iş birliklerini sürdürülebilir kılarak başarıya ulaştıracaklardır.
İstanbul Gazetesi