Jules Verne'in kitaplarına ilham veren Fransız şehri Nantes'ı keşfedin

Jules Verne, Nantes limanındaki gemilerin koşuşturmacasına tanıklık ederek yazar oldu. Bu batı Fransız şehri, 19. yüzyılın iki klasiği olan "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah" ve "Seksendin Günde Devri Alem" gibi eserlere ilham kaynağı oldu.
Nantes artık bir deniz ticareti merkezi olmasa da canlılığını koruyor. Paris'ten iki saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşılabilen, turistik açıdan kalabalıktan uzak bu şehir, belki de bir Verne romanı eşliğinde ziyaret etmeye değer.

Yolculuğunuza eski şehir merkezindeki Château des Ducs de Bretagne'dan başlayın. 13. yüzyıldan kalma etkileyici bir yapı olmasının yanı sıra, kalede şu anda Nantes tarihine adanmış bir müze de bulunmaktadır.
Avluyu ve surları ziyaret etmek ücretsizdir. Surların tepesinden çevreyi görebilirsiniz; bu da tasarruf etmek isteyenler için yeterli olabilir. 9 avroluk (58 R$) giriş bileti, Nantes'ın hikayesini anlatan kalenin iç kısmına erişim sağlar.

Müze, şehrin tarihine dair kapsamlı bir genel bakış sunuyor. Örneğin, Nantes'ın 15. yüzyılda, Bretonya Dükalığı'nın merkezlerinden biri olduğu dönemde zirveye ulaştığını gösteriyor. Bölge, ancak bir sonraki yüzyılda Fransa'nın bir parçası oldu.
Atlas Okyanusu'na dökülen Loire Nehri kıyısındaki Nantes, deniz ticaretinden faydalanıyordu. Modern dönemde bu ticarete, şehrin tarihinin merkezinde yer alan (ve Verne'in edebiyatında da görülen) köle ticareti de dahildi.
Şehir bu üzücü geçmişi gizlemiyor. Aksine, müzede sert bir şekilde eleştiriyor. Kalenin dışında, Nantes'tan yelken açan yüzlerce gemiyi tasvir eden, köleliğin kaldırılmasını simgeleyen bir anıt da bulunuyor.
Kaleden sonra ziyaret edilebilecek en ideal yer 15. yüzyıldan kalma Nantes Katedrali'dir. Ancak bina, 2020 yılında bir kundaklama saldırısına maruz kalmış ve hazinelerinin bir kısmı yok olmuştur. Restorasyonu henüz tamamlanmamış olup, alan kapalı kalmaya devam etmektedir.
İlginizi çekerse, katedralin dış cephesini görün. Ardından Jardin des Plantes'e (Bitki Bahçesi) gidin. 19. yüzyılın başlarından kalma bu büyüleyici botanik park, yüzlerce bitki türünün yanı sıra bir Jules Verne büstüne de ev sahipliği yapıyor. Giriş ücretsizdir.

Yerel halk, öğle yemeği için 19. yüzyıl sonlarından kalma güzel birahane La Cigale'yi öneriyor. İç mekanı, ağustos böceklerini tasvir eden Art Nouveau vitray pencereleriyle göz alıcı. Öne çıkan lezzetlerden biri de patates püresiyle servis edilen sosis.
Ancak pahalı bir restoran. Bir kadeh şarap ve tatlı dahil tam bir öğün yaklaşık 45 avro (290 Rand) tutuyor. Öğleden sonra bir kahve içmek ve gösterişli dekoruna göz atmak için uğrayabilirsiniz.
Jules Verne'e geri dönelim. Hayatına ve eserlerine adanmış, belge ve el yazmalarının sergilendiği bir müze var. Ev, 19. yüzyıl cazibesini koruyarak o dönemde hayatın nasıl yaşandığını örnekliyor. Ancak yazarımız orada hiç yaşamadı.
Turu tamamlamak için, bahsetmeye değer son bir tuhaf cazibe merkezi daha var. Adı Les Machines de l'Île. Loire Nehri'nde dev mekanik hayvanların yaşadığı bir ada. Bu mizansen, Jules Verne'in yaratıcı mirasına yakışır nitelikte.
Ziyaret ücreti, ilgi çekici yere göre değişiklik gösteriyor. Makine galerisinin fiyatı 11 avro (70 R$). Ancak en dikkat çekici nokta, ziyaretçileri taşıyan üç katlı fil. Bir tur ücreti ise 9,50 avro (60 R$).
uol