Stratejik bir uzantı

Meksika, yakın tarihinin en karmaşık ve belirleyici uluslararası durumlarından birini yaşıyor. Daha önce hiçbir ABD yönetimi, ikili ilişkileri Trump yönetimi kadar agresif ve kapsamlı bir incelemeye tabi tutmamıştı. Meksika da dünyanın en güçlü ülkesine karşı çıkarlarını savunmada daha önce hiç bu kadar aktif, stratejik ve teknik açıdan sağlam bir rol üstlenmemişti.
Kuzey Amerika'da yeni bir ticaret anlaşmasına varmak için verilen uzatma, sıradan bir bekleme süresi değil. Aslında, Meksika'nın tutumunun ciddiyetinin bir göstergesi ve mevcut durumu aşan bir strateji geliştirme fırsatı. Bu uzatma, pasif bir ara olmaktan çok, Meksika'nın aynı anda birkaç cephede daha fazla manevra alanıyla hareket etmesini sağlayan taktiksel bir hamle.
Öncelikle, Meksika ekonomik ve ticari açıdan kıskanılacak bir konumda: ABD'ye yaptığımız ihracatın büyük bir kısmı gümrüksüz olarak gerçekleşiyor ve engellerle karşılaşanlar da her bir ülke için ayrı ayrı müzakere edilebiliyor. Bu durum, ülkeyi fiilen ABD pazarına en iyi erişim koşullarına sahip ortak haline getiriyor. Dahası, Meksika'nın önerebileceği gümrük dışı önlemler (özellikle lojistik, düzenleyici veya ticaretin kolaylaştırılması konularında), Kuzey Amerika'nın üçüncü ülkeler, özellikle de Çin ile olan ortak çıkarları açısından stratejik önem taşıyor.
İkinci olarak, bu genişleme, güvenlik ve göçten enerji, halk sağlığı ve çevreye kadar uzanan konularda çok daha geniş bir iş birliği gündeminin kapısını aralıyor. Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, göç akışlarının yönetimi ve sınır boyunca su kaynaklarının kullanımı gibi alanlar, iki ülke arasındaki yapısal bağımlılığı göz önünde bulunduran daha bütünleşik bir yaklaşımla ele alınabilir. Akıllıca yönetilirse, bu yeni diyalog döngüsü sınırın her iki tarafı için de somut iyileştirmelere dönüşebilir.
Üçüncüsü, Meksika'nın konumunu savunmadaki gücü, dünyanın gözünde müzakere profilini yükseltti. Diğer ülkeler, gelişmekte olan bir ülkenin yarımküredeki süper güçle nasıl sağlam, akılcı ve teknik müzakerelere girebildiğini dikkatle ve saygıyla izliyor. Yurtdışına yansıtılan bu imaj, gelecekteki ikili veya çok taraflı müzakerelerde meyvesini verebilecek diplomatik bir avantajdır.
Bunların hiçbiri belirsizliğin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Eski ticaret düzeninin yeniden tesis edilmesini de bekleyemeyiz. Trump yönetimi, amacının oyunun kurallarını yeniden çizmek olduğunu açıkça belirtti. Ancak Meksika, bu istikrarsız tabloda pasif bir oyuncu olmamaya karar verdi. Akıllıca oynamayı, sistemdeki boşluklardan yararlanarak hareket alanını genişletmeyi ve her şeyden önce bir devlet vizyonuyla hareket etmeyi seçti.
Beyaz Saray'ı karakterize eden çatışmacı mantık karşısında Meksika'nın tepkisi akılcılık, kurumsallık ve kararlılık oldu. Bu tutum, saldırıyı kontrol altına almakla kalmadı, aynı zamanda Meksika'nın son derece asimetrik bir müzakere ortamında varlığını, nüfuzunu ve onurunu korumasına da olanak sağladı.
Bugün, birçok ülke Washington'ın şoklarına şaşkınlıkla tepki verirken, Meksika masaya öneriler, veriler, argümanlar ve geleceğe dair bir vizyonla geliyor. Ve fark yaratan da bu. Marcelo Ebrard'ın stratejik bir rol oynadığı, yetkililer tarafından belirlenen politika, bu durumda altı yıllık dönemleri aşarak devlet odaklı bir yaklaşımla hareket etme fırsatı buldu. Belki de bu aşamanın en büyük yapısal kazanımı budur. Ve işte bu nedenle ülke, bu stratejik görevi yürütmekle görevli ekibin çalışmalarını neredeyse oybirliğiyle takdir etti.
Belirsiz zamanlarda akıllı müzakere bir zayıflık göstergesi değil, ulusal savunmanın en üst biçimidir.
informador