Saverne. Kronik obstrüktif akciğer hastalığından muzdaripler ve sürekli oksijenle yaşıyorlar.

Bunlar, bir araya geldiklerinde nispeten belirsiz bir terim oluşturan dört harftir. KOAH, kronik obstrüktif akciğer hastalığı anlamına gelir. Kronik ve tedavi edilemez bir solunum yolu hastalığı olan KOAH, Fransa'da üç milyondan fazla insanı etkilemekte ve yılda yaklaşık 20.000 ölüme neden olmaktadır. Hatta dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri arasındadır.
Dolayısıyla nadir görülen bir patoloji olduğu söylenemez.
Ancak halkın zihninde pek fazla yankı uyandırmıyor ve hatta büyük ölçüde teşhis edilemiyor, bu yüzden de sonuçları korkunç boyutlarda.
Cécile Schaeffer ve Sonja Herold, yıllardır kendilerini sürekli etkileyen bu hastalığa aşinalar. Saverne ve Stutzheim-Offenheim'da yaşayan ve sırasıyla 77 ve 75 yaşında olan, haftada yedi gün, günde 24 saat oksijen tedavisi gören iki kadın, bu konuda kamuoyunda daha fazla farkındalık yaratmak için deneyimlerini paylaşmak istedi.
Uzun süredir sigara içen kişiler (ve tütün KOAH'ın bir numaralı etkenidir), akciğerlerinin bu düşmanıyla hayatlarının geç dönemlerinde, hastalık içlerine iyice yerleşmişken tanıştılar. "1996'da doktorum bana biraz amfizem olduğunu söyledi. Bazen nefes almakta zorlandığım doğru. Sonra 2000 yılında bir göğüs hastalıkları uzmanına danıştım. Tekrar görüşeceğimizi söyledi. Ama inkâr içindeydim, 2008'deki emekliliğime kadar bu durumu sürdürdüm ve zorluklar daha da kötüleşti. Sonra bana KOAH teşhisi kondu," diye hatırlıyor 2003'te sigarayı bırakan Cécile Schaeffer.
Sonja Herold da aynı dönemde benzer bir karar almıştı. Başlangıçta bronşlarına bir pnömokok yayılmıştı. "O zaman bile merdiven çıkmak zordu," diyor ve hem Strazburg'da hem de yakınlardaki Kochersberg kırsalında yaşadığı çevre kirliliğinden duyduğu üzüntüyü dile getiriyor. Ancak, yoğun sigara tüketiminin etkisini de küçümsemiyor.
Özellikle KOAH, hava akışında azalmaya ve oksijen eksikliğine neden olur. Yetmişlik yaştaki bu iki kişi için günlük yaşam hem fiziksel hem de zihinsel olarak oldukça zorludur. Cécile örnek olarak "Alışverişimi tek başıma yapamıyorum, ev işlerini de tek başıma yapamıyorum. Çamaşırlarımı ütülemem iki günümü alıyor," diyor. Sonja ise ekliyor: "Yatak odamla kahvaltı yaptığım oda arasında on metre mesafe var. Oraya vardığımda, daha hiçbir şey hazırlamadan oturup nefes almam gerekiyor." Başka bir deyişle, en ufak bir çaba bile neredeyse imkânsız. Ortaya çıkabilecek idrar kaçırma sorunlarından bahsetmiyorum bile.
Zihinsel olarak da durum kaçınılmaz olarak karmaşık. "Bazen dibe vuruyorsun. Ve insanların algıları değişiyor. Hatta bir arkadaşımı kaybettim. Üzücü şeyler var," diyor Sonja. Kendini "uzun gezilerden, sinemadan, tiyatrodan, yürüyüşlerden vb. vazgeçmiş" "başka bir insan" olarak görüyor.
Ancak ikisi de pes etmeye niyetli değil. "Uyum sağlıyoruz, alışıyoruz," diye birbirlerine güvence veriyorlar. Cécile "pişmanlıkların faydasız" olduğuna inanırken, Sonja sevdiklerinin ve Cécile'in de üyesi olduğu Alsace Solunum Yetmezliği Hastaları Derneği'nin (Amira) desteğine güvenerek "yaşamaya devam etme" arzusunu dile getiriyor. Bu yapı, hastalıktan etkilenen diğer insanlarla tanışmalarına ve solunum rehabilitasyon faaliyetlerine katılmalarına olanak tanıyor. Her şeye rağmen, mucizevi bir etkisi yok; asıl amaç kendilerine biraz nefes aldırmak ve patolojinin ilerlemesini yavaşlatmak.
Ancak Cécile ve Sonja, her şeyden önce tek bir şeyi umuyor: KOAH'ın daha iyi teşhis edilip etkilenenlere erken bildirilmesi. "Yani, eski bir sigara içicisiyseniz veya kirli bölgelerde çalıştıysanız, test yaptırmaktan çekinmeyin," diye uyarıyor Cécile. Birçok hayat buna bağlı olabilir.
Les Dernières Nouvelles d'Alsace